Pazar, Mart 29, 2009

enerjimizi yüksek tutalım


gülelim, eğlenelim...

yiğit karaahmet çok sevdiğim bir yazar/ akşam'dan. aynı gazetede yazıp maalesef şahsen tanışamadık ama mailleşiyoruz ara ara. daha çok ben ona bir şeyle ilgili mail atıyorum, o da sağ olsun cevap veriyor:))))

bugünkü yazısı beni gülmekten öldürdü;
seçim sabahı gerginseniz, neşenize neşe katmak istiyorsanız buyurun;

Bu aşka yalnız Alaçatı şahit
Haşmet Babaoğlu'nun Alaçatı sevgisini hepimiz biliyoruz. Şimdi işin içine aşk da girdi. Her zaman kalınan ve övüle övüle bitirilemeyen otelin bu aşkta önemi ne? Peki, Ayşe bu işe ne diyecek?

Normal bir gazete okuruna 'Alaçatı deyince aklınıza gelen ilk üç şeyi söyleyin' desem herhalde Haşmet Babaoğlu yanıtı bu üçlemenin içinde mutlaka yer alır.
Nasıl olmasın ki? Biz ölümlüler için Alaçatı demek Haşmet demek.
Eğer o yaz başında tasını tarağını toplayıp Alaçatı'ya gidip, Alaçat Kırevi'ne yerleşip tüm o sevgi ve aşk dolması yazılarını yazmasa nasıl haberimiz olacaktı böylesi bir yer olduğundan, buraya her gidenin aşkla dolduğundan, neşeyle koştuğundan? Hala Bodrum'a takılıp kalacaktık Haşo'nun bu hoş yaşamdan dakikaları olmasa.

Alaçat Kırevi merkezli kaç yazı girdi acaba hayatımıza? Üstelik ünlü romantiğin tüm kişisel gelişimini de bu yazılara bakarak gözümüzde rahatlıkla canlandırabildik.
Mesela bir dönem Ayşe'li, Alaçatı günleri vardı.

Sabah olur, Haşo kırlarda çimenlerde yuvarlanır. O sırada o zamanlar Haşo'yla sevgili olan Ayşe Özyılmazel onu izleyip karadut reçeli yerken Cem Mumcu organik patlıcan toplamaktadır... Günün devamında Haşmet çantasını toplar ve Aqua'ya gider orada biraz güneşlenir. O sırada Ayşe, Yalın'la buluşur ve ondan yeni bir şarkısını dinler.
Ve güneş Alaçatı semalarında bir kere daha mutlu bir güne batar.

YENİ BİR AŞKA DOĞRU
Bu mutluluktan iç bayıltan günler elbette Ayşe Ö.'nün başka sansasyonel aşklara yelken açmasıyla son bulmadı. Ama biraz sekteye uğradı.

Romantik dağların kahramanı Haşo bir süre kırlarda tek başına yuvarlandı ve gözü hep eskiden karadut reçeli yiyen sevgilisinin sandalyesindeydi. Alaçat Kırevi eskisi kadar romantik bir yer değildi artık. Yalnız bir şövalye olan Haşo, bu dönemde de derin aşk analizleriyle dolu incelemelerine elbette ara vermedi. Zaten Türkiye'de aşkı tadan ve bunu anlatabilen sadece iki erkek vardır; biri Tuna Kiremitçi, diğeri de bizim Haşo. Kaderin bir cilvesi birinin gamzesi meşhur, diğerinin de sakalı.
Fakat yeni duyduğum bir dedikoduya göre Haşmet Babaoğlu'nun Alaçat Kırevi'ndeki yalnız günleri artık son bulmuş durumda. Kendisinin yepyeni bir aşka kucak açtığı söyleniyor.

Üstelik de bu aşkın diğer kahramanı tüm bu bitmek tükenmek bilmeyen romansın gizli tanığı Alaçat Kırevi'nin ortaklarından Ayşe Nur hanımmış. İkili dostlukla-ev sahipliği arasındaki ince çizgiyi aşıverip sevgililiğe doğru uzanmışlar bu süre içinde.

Haşo'nun Alaçat Kırevi'ndeki bu uzun soluklu yalnızlık macerasının mekanın sahibiyle son bulması yine bir o kadar romantik elbette. Yalnızca bu romantizmi bozan küçük bir sorun var. O da Ayşe Nur hanınım kağıt üstünde evli olması ama bu problem de aşılmak üzere. Kendisi şu an boşanmak üzereymiş zaten.

Bu dedikodular doğruysa eğer artık bu saatten sonra Babaoğlu'nun yazılarını okumak daha da bir anlam kazanacak hepimiz için. Bu kadar yıkanıp yağlanıp övülen bir mekandan hem konaklama, hem ağırlanma, hem sansasyonel bir ayrılık hem de mekan sahibiyle büyük bir aşk çıkaran romantik prensin bu yazki maceralarını sabırsızlıkla bekliyoruz.
Yiğit'in yazısında bir de Oray'ın yeni kitabıyla ilgili bilgi var, ben de hemen alıp okuyacağım...

Bunları kimse yazama(z)dı

Oray Eğin'in üçüncü kitabı 'Bunları Kimse Yazamadı' çıktı ve iki gündür elimden düşüremiyorum. Neden mi? Birincisi gerçekten de bu kitapta yazılanları başka hiç kimse yazamazdı. Ve biz de başka hiçbir yerde okuyamazdık.
İkincisi ise kitap sizi hiç bilinmeyen bir yolculuğa çıkarıyor. Sanki yıllardır yaşadığımız kentin hiç bilmediğimiz sokaklarını keşfederiz ya aynen öyle bir his. Servet düşmanlığı yapanlardan tetikçilere; cahillerden akıl hastalarına kadar medyadaki herkesin isim isim analizini yapıyor Eğin.

'Aman bize ne. Gazeteciler okusun işte' demeyin. Medyada olanların zaten okuması gerekiyor. Üstelik okusalar bile bunu asla bilemeyeceksiniz, çünkü bunu asla söylemeyecekler. Önemli olan medyayla alakası olmayanların okuması. Yıllardır baş tacı edilen bu gazetecileri bir de bu bakış açısıyla görmek istemez misiniz?

2 yorum:

Ozgur Turan dedi ki...

Çok iyi geldi bu post bana Ece. Oray EĞin'le ilgili de aynen katılıyorum. iyi pazarlar..

ÇAğ dedi ki...

Ececim anlat anlat okunacaklar listem kabarsın ne mutlu, biraz da meraktan okuyorum vallahi.Alaçatı alaçatı alaçatı, yaşamak istediğim tek yer.Aykut Oğut'un kitabı Ankara kitap fuarında yoktu, çok sinir oldum...
Öptüüüm