Pazartesi, Kasım 23, 2009

elvin


büyümüş biraz daha, değil mi?

Perşembe, Kasım 19, 2009

kitap mimi

meral sobeledi, konu kitap olunca hemen cevap veriyorum.

1. Şu an okumakta olduğunuz kitap nedir? Kısaca konusunu anlatır mısınız?

maalesef şu an kitap okumuyorum. ama feng shui beni çok eğlendiriyor. okuduğum bir feng shui yazısında sokak kapınızın kenarına en sevdiğiniz kitapları dizin. çıkmadan bir kitaptan bir cümle okuyun diyordu. ben de enn sevdiklerimden birer cümle okuyorum, öyle diyeyim.

2. En son aldığınız kitap?

en son hakan günday'dan ziyan'ı aldım. benim için çok önemli bir yazar.

3. Şimdiye kadar aldığınız kitaplar içinde en sevdiğiniz hangisidir?

Aylak Adam benim de, meral gibi,en sevdiğim kitap.

4. Bir türlü bitiremediğiniz, bitirseniz de sizi illallah ettiren kitap hangisidir?

yine meral gibi, ullyses'i bitiremedim, proust kitaplarını da. ama hayatımın bir döneminde prosut'ları bitirmeyi umuyorum.

5.Elinizdeki kitap bitince okumayı düşündüğünüz kitap nedir?

önce bir ziyan'a başlayayım da.
ha bir de, kayıp gül'e başladım, yarım kaldı. konuyla ilgili ezgi başaran'ın yazısını da okumanızı dilerim.

tanya'yı, ersin hoca'yi mimlesem?

Cuma, Kasım 13, 2009

müziğe dönüş

dönem dönem hiçbir şey dinlemeden yazıyorum.
bir sayfayı kapatınca yenisini açıyorum.
şimdi paula nutini/ candy hastalığındayım.
bugün sanırım elli kere dinledim şu ana kadar.
bir de atiye& teoman düeti "kal".

süper.

Çarşamba, Kasım 11, 2009

öteki



öteki, dediğim gibi ece vahapoğlu'nin dördüncü kitabı ve de ilk romanı. ece kitabın tanıtımında ayyuka çıkardıkları gibi aslında türbanlı ve de başı açık iki kızın lezbiyen ilişkisini falan anlatmıyor kitapta.

aksine "öteki" diye gördüklerimizin iç dünyalarını aralıyor. ister türbanlı bir kadın olun, isterseniz başı açık ve türbana karşı, her iki dünyanın insanının da okuyunca kendini bulacağı ve aynı zamanda öteki diye gördüğünü daha iyi tanımak için bir yol bulabileceği bir kitap bu.

öteki yedinci baskıda.
okuyun olur mu?

Pazartesi, Kasım 09, 2009

ece vahapoğlu bugün takvim'de kitabımı yazdı

ece vahaoğlu ile cumartesi günü dolu dolu bir gün geçirdik. bir imza günü için bursa'daydı. işimiz gereği karşılama anından, yemek yeme faslına, ardından imza boyunca, arada basın mensuplarının sorularını yanıtlarken, derken imza sonrası kahve keyfi yaparken hep beraberdik. sıcak, içten, akıllı, güzel ve iyi bir insan.

öteki onun dördüncü kitabı ve ilk romanı. sex &city tarzında ama ülkemizin gerçekleriyle örülü. başı açık, tuttuğunu koparan esin ile başı kapalı, kabına sığmayan kübra'nın hikayesi. üstelik aileler, eşler de sahnede, dolayısıyla güzel bir ülke portresi çiziyor vahapoğlu.

kitabı bitiremedim ama tam şunları yazarken bile yamacımda duruyor. okuyup burada değerlendirmeye can atıyorum diyebilirim, kitap akıp gidiyor... kendi adıma, ece vahaoğlu ile tanışmaktan mutlu olduğumu söylemeliyim. hayatıma yeni, güzel bir insan kattım.

imza gününde ben de ona kitabımı imzalayıp verdim. "yolda okursun" dedim, "ah yolda okuyamıyorum, midem bulanıyor." dedi. yola çıktıktan iki saat sonra sms atarak, "yarıladım, süper" yazınca neşeyle gülümsedim.

bugün de köşesinde bunu yazmış;

Aşk yani kadınla erkeğin bir araya gelme nedeni aslında bilinçaltındaki "üreme içgüdüsü" imiş. 1800'lerde söylemiş bunu Schopenhauer. Üreme içgüdüsü yüce bir hayranlık kılığına bürünüp karşımıza "aşk" olarak çıkıyormuş.
Bu bilgiyi de imzaya gittiğim Bursa'daki Kent Meydan AVM'nin PR'ını yapan ama aynı zamanda yazar olan Ece Arar'ın geçen yıl yazdığı kitapta okudum. Bana hediye edilen kitabın adına bakar mısınız? "Çocuk sahibi olmak için 40 bahane" Zamanım gelmiş gibi duruyormuşum; bu hafta bunu ikinci kez duyuyorum; diğeri de "anne olmadan" konuk edildiğim Kanaltürk' teki Gül Gölge'nin "Ben bir Anneyim" programındaydı. Gül bir yandan, diğer konuk Demet Kutluay bir yandan, bana "hadi artık" deyip durdular.
Kitap "kendi bahanesini bulmak isteyenler" için yazılmış; tek tek okuduğum maddeler öyle esprili bir dille anlatılmış ki neredeyse gülerken kendimi çocuk doğurmaya hazır hissettim.
Benim şimdilik aklıma en yatan bahane "sabrını test etmek" oldu. Hayatımdaki en büyük kusurum olarak gördüğüm "sabırsızlığımı" belki böylece yenebilirim. Öğrenebilirim...
Tabii önce doğru koca adayıyla karşılaşma sabrını gösterebilirsem...

http://www.takvim.com.tr/Yazarlar/vahapoglu/2009/11/09/ask_aslinda