Salı, Temmuz 04, 2006

yağmur iyidir


adamı eve götürür, mola verdirir, düşündürür. yazlıktan geldik, birkaç okula gittim. biri beni ve bu ufaklığın okul ile ilgili önyargılarını gerçekten anladı gibi geldi bana ve hatta çok enteresan bir şey oldu bir okulda, yirmi iki yıldır bu işi yapan hanım bana çok şeker bir yol önerdi. "siz şimdi benim yakın arkadaşım olun" dedi, "kızınızı o vesileyle getirin okula, okula geliyormuş gibi gelmesin de, annesinin arkadaşını görmeye gelmiş gibi olsun." devamı da var taktiklerin, bayıldım. bir iki yer daha var gideceğim, isteyenler olursa bu hikayenin devamını da anlatabilirim...


yine çok kitabım oldu bu ara; ancak brunch yazıları iki haftada bire indi yaz döneminde.bu da demektir ki harıl harıl kitap okumam gerekmiyor. akşam yazıları da ikiden bire indi, her hafta çarşamba pencere eki'nde. eylüle kadar böyle.

elvin'in hala değiştirmediği ama bizim de değiştirmeye gönlümüzün elvermediği sözcükler var, unutmak istemediğim;
çikotala* çikolata
zürgar* rüzgar
eenne* battaniye
sıpa* tıpa
iyi ki* keşke

başka da var tabii de, bunlar geldi aklıma.

insanın 146 ile bağlanıp da vicdan azabı içinde e-postalarını kontrol etmesi nasıl bir şey anımsayan var mı?
ayrıca internet kafelere neden hala internet kafe deniyor da playstation salonu denmiyor? neredeyse hiçbir internet kafede word ya da excell yok, bunu biliyor muydunuz? ama eminim fifa bilmemne, sim bilmemne eksik değildir hiçbirinde. hayır benim için sorun değil de, internet kafeden anladığımız tek şeyin oyun olmasından rahatsımız ben... ondan da çılgınlar gibi rahatsız değilim tabii, en nihayetinde daha fazla rahatsız olmamız icap eden bir sürü konu var.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Lugatini severim ben o yumucuk gozlu tatli seyin ;) "Iyi ki" blogunu daha once bulsaydim Ece.

ece arar dedi ki...

hoş geldin hande. iyi ki geldin. (gerçek anlamda:))

Unknown dedi ki...

Sevgili Ece yazılarını ilgiyle okuyorum,kızın çok şeker bayıldım sevgiler.
siyahinci