Oyun bağımlıları için yaz kampı
ece.arar@aksam.com.tr
Bilgisayar oyun bağımlıları var; bu yeni bir haber değil. Ama bilgisayar bağımlılarını iyileştirmeye yönelik aktivitesi yeni ve üstelik dünyada da bir ilk. Smith ve Jones isimli adamlar temmuzun 10'unda başlayıp iki hafta sürecek bir yaz kampı tasarlamışlar. Bağımlıları Hollanda ve Almanya'da ağırlayacaklarmış.
Kampta; bilgisayar oyunlarının hayata verdiği zarara bakılacak, ardından da oyun olmadan da hayatın güzelliklerle dolu olduğu uygulamalı olarak gösterilecekmiş.
Aslında fikir fena değil; yine takımlar kurulacak, yine bir oyun oynanacak ama bu oyun gerçek hayatta olacak. İki hafta böylesi bir bağımlılıktan kurtulmak için yeterli olacaksa eğer, neden denenmesin, öyle değil mi? İlgilenenler ve bittabi parası olanlar www.smithandjones.nl'ye göz atabilir.
Eleştirmenin günlüğü
Naim Dilmener'in geçen ay çıkan kitabını almadığım her günü bir vicdan azabı duyarak geçirdim, nihayet bir arkadaşımın kitabı hiç ummadığım bir anda bana hediye etmesiyle de huzura kavuştum. Yanımda okunmayı bekleyen birkaç kitap daha olmasına karşın, hızla kitabı okumaya başladım. Daha kitabın en başlarında kendi adıma da rastlayınca sevindim tabii de; kitaptan aldığım keyfin yanında bunun ne önemi var?
Naim Dilmener içi dışı bir bir insan. İflah olmaz bir koleksiyoncu üstelik; yani kim gidip de ilk Sezen Aksu plağından kendinde olmasına karşın, her gördüğü yerde bir tane daha alır; kim her gün dört gözle postacının getireceği yeni albümleri bekler?
Anneler Günü'nde örneğin; çıkmış annesine hediye almaya. Dayanamamış, yine girmiş bir plakçıya ve eli kolu dolu bir vaziyette ayrılmış oradan. Üstelik aradan daha dört gün geçmiş ama Dilmener'in günlüğünde şu tümce var; 'Uzun bir aradan sonra nihayet bir şeyler aldım bugün.' Birkaç günü bile hiçbir albüm almadan geçiremeyen bu adam, üstelik çok da çalışkan bir yazar. Onca Radikal, Milliyet Sanat yazıları arasında kim istese görüş bildirmiş (ben de bir kere istemiştim, hemen yazıp yollamıştı), kim istese albüm tanıtımları, albüm kapak yazıları yazmış, unutulmaya yüz tutmuş isimleri bize tekrar hatırlatmış, içten yazılarıyla birçok insanı kendi yazılarının bağımlısı yapmış bir insan.
Eleştirmenin Günlüğü hayatında müzik olan herkes için. İster Hande Yener dinliyor olun, ister Gönül Yazar; bu kitapta herkesi mutlu edecek bir şeyler var.
Başka bir ülkede olur mu acaba?
Geçen gün bir arkadaşımla karşılaştım yolda. Vızır vızır işleyen bir cadde. Kenara çekilip konuşmaya başladık. Bir müddet sonra yanımıza bir amca geldi, durdu. Arkadaşıma, 'Evladım, sana bir şey söyleyebilir miyim?' dedi. 'Söyle amca' dedik merakla, herhalde yol falan soracak diye bekliyoruz. 'Oğlum' deyip yutkundu amca. 'Genceciksin daha... Ama bak çok şişmansın.'
Hayda! Arkadaşım, 'Doğrudur amca' dedi. Bunu duyan amca daha da cesaretlendi; 'Bak şimdi sana 70 yaşında böyle benim gibi formda kalmanın sırrını vereceğim.' diyerek sürdürdü konuşmasını. Amca hakikaten de fit göründüğünden, bizim bilmediğimiz neyi biliyor acaba diye sus pus olup büyük sırrı beklemeye başladık.
Sonra şu sözler çıktı ağzından; 'Evladım, her gün merdivenleri birkaç kez inip çıkacaksın, tek yolu bu.' En doğrusu bu olabilir tabii, en iyisi de, ama Allah aşkına dünyanın hangi yerinde olur böyle sokaktakini durdurarak sır verme durumları? Yol sorsan bile senden uzaklaşan insanlarla dolu bu dünya...
3 yorum:
keyifliydi !
yasemin alemsin... çok hem de. vintage biscuit, diğer yazıları da koyacağım, bakalım onları da beğenecek misin?
merdiven konusunda amca çok haklı..biz 1 yıldır 2 katlı bir evde oturuyoruz..günde sayısız kere ine çıka merdivenleri ne selülit kaldı ne kilo..metroda, alışveriş merkezlerinde, nerde olursa olsun asansör ya da yürüyen merdiveni kullanmıyorum..
sevgiler..
Yorum Gönder