Cumartesi, Eylül 13, 2008

çocuğu okula başlayan annenin durumu

Okullar açılır açılmaz bende bir nevi aptallık hüküm sürmeye başladı. Sabahın sekiz buçuğundan itibaren tam sekiz saat boyunca yalnız olmak bu anneye yaramadı. Bir kere yapmam gereken binlerce iş olduğuna hükmettim; oysa sıcak yaz aylarında hiçbiri umurumda değildi bunların. Tahmin edebileceğiniz gibi böyle birden bire azat edilen her kadın cinsini etkisi altına alacak bir ‘evi toparlama, atılacakları atma, satılacakları satma veyahut da ihtiyaçları olanlara verme’ sendromuna kapıldım önce.

Ama tabii onun öncesinde ‘sessiz’ bir kahvaltı seansına eşlik etsin diye gazeteleri okumam da gerekiyordu. O işin ardından kim bir Türk kahvesine hayır diyebilirdi? Evi toparlama işleri bekleyebilir, kahve sonrasında ‘hayda!’ diyerek işe girişilebilirdi... Ama tabii önce bilgisayarı açmak, mailleri, birkaç köşe yazısını okumak mecburiydi. Ardından anlamsızca evin içinde dolaşmak, bütün odalara girip çıkarak “Bu ev benim mi? Şu dolapta ne vardı?” diyerek amaçsız hareketlerin ardından dinlenmek, bir sigara molası vermek kaçınılmazdı.

Hem uzun süredir boş boş oturup uçuşan perdeleri izlememiştim ve çiçeklere su vermezsem yaşamadıklarını artık öğrenmiştim... Onlarca DVD’yi kuzu gibi dizdiğim noktadan alıp önce hangisini izlesem diye sıraladığım sırada yazmam gereken köşe yazılarını, okumam gereken kitapları düşünmem mümkün olamazdı.

Yazın çocuklu halimle daha çok çalışabildiğimi, daha çok kitap okuduğumu fark etmemse ilköğretim haftasının son cuma bayrak törenine denk geldi. Koca bir hafta toplamda 40 saatim boşken ne yaptım diye kendimi sorduğum anda bulduğum yanıt ‘koca bir hiç’se, bunun tek sorumlusu ben miyim yoksa okula giden kızım mı diye düşünmeden edemedim ben de...

İnsan tabii bir avuntuyla dolu oluyor bayrak töreni sırasında; çocukla geçirilecek iki dolu dolu günün ardından böyle böyle yaklaşık 15 yıl boyunca her hafta kırk saat serbest olacağım. E yani insaf, ilk haftayı böyle boş boş geçirdim diye diğerlerinde de mi böyle yapacağım? İnsan hani halinden şikâyetçi olur çocuğu küçükken, “Saçlarımı bile boyatamadım, vizyondaki bütün filmleri kaçırdım, ühüüü” diye bir poz takınır... O poz takınma esnasında da “Ahdım olsun” der, “Okul bir başlasın tüm filmleri izleyeceğim... Oraya da gideceğim, bunu da yapacağım...”

Okullar açılır açılmaz bende bir nevi aptallık hüküm s
Ama işin aslı öyle değilmiş sevgili okur, ben tecrübe ettim, ııh. İnsan meğer çocuğunu öyle kanıksıyormuş ki onsuz boş bir çuvala, bilinçsiz bir koyuna, hafızası olmayan bir balığa dönüveriyormuş. Ben şimdi düşün Allah düşün, evi toparlamak, film izlemek dışında kendime ait maddeleri anımsayamıyorum.

Belki bu yüzden tüm haftayı evde ve sıkıntıyla geçirdim. Ha bir kere sinemaya gittim tabii, ama kızımla ve Garfield’a, hem de okul çıkışı... Bir zamanlar Coca-Cola koleksiyonum için internette avcılık yapardım, çok daha küçükken kibrit, peçete biriktirirdim. Biriktir Allah biriktir bir insandım yani, ama çocuktan önceydi hep bunlar. Çocuk bütün peçeteleri yırtıp kimi kolalar da sıcaktan patlayınca ev biraz evlikten çıkmıştı kabul. Ama yani şu an itibarıyla biriktirmek değil de, birikenleri atmakla vakit harcasam hiç fena olmaz gibi geliyor bana... Hafta bitti, belki gelecek haftaya.

not: bu yazı bugün akşam gazetesi'nde yayınlanmıştır

6 yorum:

Tanya's dedi ki...

Yine çok güldüm ben..15 yıl böyle gecmez bak..ahşap boyama..olmadı seramik..bir kurs bul..ay hala gülüyorum ben burda..sudan çıkmış balık haline..Aaaa kitabını yaz..Veli Ece..

Adsız dedi ki...

Elvin senin sihirlerle donatılmış ilham perindi.Onun senin etrafında olmaması seni tipik türk kadını rolüne soktu.Ama ben okula başlamasına sevindim lakin bloguna yazıların sıklaştı.Fanatik okur için bu büyük zevk.

Kıskandım seni ama.Bu kadar bol zamanın olmasına.Eminim elvinin bu yokluğunda kendine yeni ilham perileri edineceksindir.

Şu da var elvin okula gitmeseydi nerden görecektin perdelerin püfür püfür rüzgardan estiğini ve içtiğin kahvenin kokusunun zihnini açtığını.

Bence sen yeniden kadınlığını keşfe çıkıyorsun...

Adsız dedi ki...

Yav kolay birşey mi? Okul aradın taradın çocuğuna, onu yazdırdın, o okula adapte olmaya çalışırken sen de veliliğe giriş I dersine yazıldın. Zor işler. Hem velilik cidden annelikte 2. mertebe bence. Ben 1. sınıf stresinden sonra 2. çocuğa karar vermiştim. 1. sınıf atlatan binlerce çocuk büyütebilir diye düşünürüm hep. Altıüstü birkaç hafta dinlendin. Belki de sinemalardan, aktivitelerden daha çok zenginleştirdi seni.

Evde oturmak beni kadınlıkla, annelikle yeniden tanıştırdı. 8 yıl çalışıp birden geçiş yapınca eve dünyayı tanımaya ben de perdelerden ve saksılardan başlamıştım. Dışarı bir yana, evin içinde bile ve hatta kendi içinde bile neler neler keşfedeceksin:) Kolay gelsin. Hoşgeldin.

Adsız dedi ki...

Yav kolay birşey mi? Okul aradın taradın çocuğuna, onu yazdırdın, o okula adapte olmaya çalışırken sen de veliliğe giriş I dersine yazıldın. Zor işler. Hem velilik cidden annelikte 2. mertebe bence. Ben 1. sınıf stresinden sonra 2. çocuğa karar vermiştim. 1. sınıf atlatan binlerce çocuk büyütebilir diye düşünürüm hep. Altıüstü birkaç hafta dinlendin. Belki de sinemalardan, aktivitelerden daha çok zenginleştirdi seni.

Evde oturmak beni kadınlıkla, annelikle yeniden tanıştırdı. 8 yıl çalışıp birden geçiş yapınca eve dünyayı tanımaya ben de perdelerden ve saksılardan başlamıştım. Dışarı bir yana, evin içinde bile ve hatta kendi içinde bile neler neler keşfedeceksin:) Kolay gelsin. Hoşgeldin.

Taylan Sezginer dedi ki...

özetle "tembellik etmeyi seviyorum" diyemiyorsun da, suçu Elvin'e atıyorsun...oblomov seni!!!

Cocukla Cocuk dedi ki...

İlk hafta biraz şaşkın balık durumları olmuş ama uzun sürmez merak etme.