Pazar, Ekim 05, 2008

refakatçi


elvin banyoda... ben refakatçi olarak yanındayım. gülben'in aldığı bir banyo oyuncağı ile meşgul. bir kedi hastalığı var elvin'de bilen bilir. ama miyavlayanları tabii, biraz sinir bozucu olabiliyor. nitekim bu kedi de miyavlıyor ve şu ana dek miyavlaması bini buldu denebilir... hangi zor şartlar altında bu pos'u yazdığımı anlayın diye yazdım bu bilgiyi. kedi üstelik ışıklı ve yüzebiliyor... hımmm, bu kadar kedi muhabbeti yeter, alaçatı nasıldı derseniz... alaçatı eylülde daha güzelmiş. insana aslında bir hırka ve bir ceket yetermiş. sonra kitap okumak şartmış. gülben 500 sayfalık bir resmigeçit'i biteribilecekkken ece okumuyor diye kitabın sonuna gelmiş ama bitirememiş. niye ece okumuyor diye okumamış? aslında kesinlikle kitaba devam etmek istiyormuş ama oturduğumuz yerlerde (15 Eylül Kıraathanesi Buğra'nın, Köşe Kahve ve Orta Kahve) küs insanlar gibi bir gmrüntü vermek istemiyormuş, biri hani ötekiyle kesinkez konuşmak istemiyordur ve gazetesine gömülmüştür, anımsayın öyle insanları...

neyse. biz sözünü ettiğim üç yerdeydik hep işte.... topu topu araları üçer metre. sabah uyanıp nefis Cadde 75 kahvaltımıza gömülüp ardından gazetelere verdik kendimizi. Birkaç saat durduk öyle hep. derken hareketlenme vakit diyerek de o üç yere attık kendimizi işte. makarna, şarap, bira. bayramlık giysileriyle geçenleri izleme, "o kıyafetle o ayakkabı olmuş mu be kadın?" deme mesela... sonra "bunlar kesin kavgalı" gibi yorumda bulunma kimi çiftler için. öyle kendi kendimize eğlenmece...

sonra ben "nerdesin"lere devam ettim bir müddet bütün o oturmalar boyunca. yirmi küsur oldu galiba. gülben de fırsattan istifade resmigeçit'e gömüldü. ben aşk cumhuriyeti diye bir kitap okuyordum, sevmiştim ama ııh, alaçatı benim kitap okumama karşı, bunu anladım. iki seferde de normalde beş günde okuyacağım kitabın onda birini anca okumuşumdur.

bir de şifne'ye gidişimiz var. bir yerden duymuşuz, gidelim dedik. kaybolduk ama... hava bir güneş açtı, bir kapadı, şifne de bizi fena sıktı. birkaç saatimizi şifne yolunda harcadık, teoman dinledik ama bol bol. iyi geldi...

otelde de şömine başı keyfi yaptık. yılın ilk şöminesi bizim için yakıldı. ısındık, ısındık ve otelimizi bir daha sevdik.
hatta dedik yeni yılda da gelelim...

öyle seviyoruz orayı. alaçatı'dan çok galiba oteli seviyoruz biz...

6 yorum:

Özgür Turan dedi ki...

hoşgeldin Ece, anladım ki senin blog kısa sürede alışkanlık yapmış bende:) eee hadi yaz bolbol...

Adsız dedi ki...

Ece, Cesme ve cevresi icin sana minik bir iki onerim olabilir. Erythrai (ildiri), manzara kahve gibi... Ayrica Sifne gezinizi annemlere ugrayip ev yapimi bir tatli ile renklendirebilirdiniz:) Bahcedeki cicekleri izleyerek ve hos sohbetler ederek.
Kose kahve, kahve iken cok cok guzeldi. Insan nedense onceki halini bilince illa da onu ozluyor. Bu hali de cok guzel evet... ama... amasi var iste. yenilediler, anilari yenileyemediler iste... Orta kahvenin ortasindaki dut agacini, basibos gezen kopekleri ve kedilerini de ozlemisim Alacati' nin...
Sevgiler. Nese

Adsız dedi ki...

heh he heh ben aldım o kediyi :) yavrum benim oynasın. şahane :)

Cocukla Cocuk dedi ki...

tatilinizin güzel geçmesine sevindim. Yılın ilk şöminesiyle ısınma süper

Tanya's dedi ki...

Ah Ece,

Ne güzeldir Alacatı şimdi..

Taylan Sezginer dedi ki...

bir de kisin somineli sarapli deneyelim....