1. Biliyor musun; yoılladığın mailler hiç ilgimi çekmiyor...
2. Biliyor musun, sen o mailleri forward'larken hayatının kum saatinden bir kum tanesi daha aşağı dökülüyor. Üstelik ben o forward maillleri açmaya ya da silmeye çalışırken benim kum saatimden de kumlar -senin yüzünden- dökülüyor.
3. Biliyor musun, bana bin tane isim yazılı, içinde ters parantezler olan mailler yerine sadece bana yolladığın bir mail olsa okurdum yazılanları.
4. Biliyor musun, pps'ler beni deli ediyor, türkçeye uyarlanmış zavallı fotoğraf altı yazılarn türkçe karakterleri bile yok...
5. Biliyor musun, dilersem sevdiğim fotoğraflara kendim de bakabilir, merak ettiğim şeyleri kendim de bulabilirim, canım isterse karikatür de bulabilirm kendime, senin seçtiğin şeylerle uğraşmak beni rahatsız ediyor.
6. Biliyor musun, herkesin evinde ya da işinde bilmemne hızında internet yok. Bu yüzden kimi zaman seni yolladığın şeyleri açmak da bir dert olabiliyor.
7. Biliyor musun, şunu kırk kişiye gönder, dilediğin olacak yazılı maillere hala inanıyor olman çok ürkütücü. Yaşın kaç senin allah aşkına?
8. Biliyor musun, kimi zaman yakın arkadaşlarımdan birisin sen, o yüzden sana bir şey diyemiyorum...
9. Biliyor musun, zaten yapacak bir sürü işim var benim, spam maillerden zaten daralmışım, seni de onların arasına sokmak ayıp olur gibi geliyor...
10. Biliyor musun, hayat sahiden kısa. Gidilecek yerler, görülecek şeyler, ama sen niyeyse bu acayip işlerle uğraşıyorsun, ne yazık sana...
Beni önemsiyorsan ve de bana forward mailde göndermek istediğin şey sahiden önemliyse, güzelse, sadece bana yolla onu. O zaman okurum işte.
Salı, Mayıs 23, 2006
Cumartesi, Mayıs 20, 2006
Perşembe, Mayıs 18, 2006
bu aralar...
çocukların gözüne damla damlatmak ne zor iştir tanrım...
pazartesi dört yaş bitiyor, bu kez bir parti havasında değilim ama yine de şu marzipanlı pastalardan olmazsa olmaz diyordum, bizimikine rüya gibi görünüyor o pasta. gittim uzay'a, beğendim pastayı, en az on beş kişilik yapıyoruz dediler, ama dedim biz beş kişi olacağız bu sefer, neyse usta ikna oldu, yapıyor mikro boyutta bir şey...
bir de bir sürü geçen senden kalan süs olmasına karşın, partipaketi'ne uğradım, balerinli bardak ve tabak siparişi verdim. kimseyi çağırmayacak olsam da yine de duramıyorum.
bu yıl kızımz scooter istiyor, onu alacağım cumartesi...
şu anda masa örtülerini mutfak sandalyelerine örtüp üzerlerini kurdelelerle kaplıyor, "güzel lokanta" yapacakmış mutfağı, ben de bunları bu sayede yazıyorum...
bugünkü akşam yazım şurada...
dün burcu'yu okurken canım çok çay bahçesi çayı istedi. park sonrası soluğu bence Bursa'nın en güzel yerinde -Hüsnügüzel Çay Bahçesi'nde aldık. Kızım kedileri kovalarken ben huşu içinde ağaçlar altında çay içtim. İlk bardağı tümüyle örtüye döktüm önce, yıllardır değişmeyen garson abi "sorun değil" dedi, derken gelip mis gibi yeni bir örtü serdi.
ağaçlar hışırdamaktaydı, tatlı bir huzur kapladı bedenimi, her allahın günü orada olmak istedim. bir tek ben değilim bunu isteyen, bizim mahalleninin yirmi senelik muhtarı da bahar geldi mi dükkanı kapatıp buraya yerleşiyor, camında "yazın hüsnügüzel'deyim" yazıyor, orada oturuyor ve herhalde ömrüne ömür katıyor, muhtarla işi olan çay bahçesine geliyor, hem soluklanıp çay içiyor, hem de muhtar işini böyle huşu içinde hallediyor. hizmet buna derim valla.
fotoğraftaki elvin, geçen sene gözleri şişen elvin, bu sene makine kırık maalesef. bu da ayrı bir konu, deli olmamak işten değil. bir nikon coolpix'im var, pil yerinin kapağının bir dişi kırıldı, burada tamir edebilen yok, illa istanbul nikon'a gitsin diyorlar, orada yapabilecekleri de şüpheliymiş, üstelik garanti kapsamında değilmiş bu kapak işi. fotoğraf çekememek kadar beni üzen, çıldırtan bir şey olamaz hayatta, delireceğim bu konu yüzünden. diyorlar ki, öyle küçük bir problemmiş ki bu, adamlar sırf bu yüzden yapamayabilirlermiş ve de efendim tüm kasayı değiştirmek isteyebilirlermiş. yok mu şunu yapabilecek biri?
Salı, Mayıs 16, 2006
alerci
Perşembe, Mayıs 11, 2006
Çarşamba, Mayıs 10, 2006
Salı, Mayıs 09, 2006
geleceğe mektuplar
bayıldım... http://www.futureme.org/ adresine tıklayın ve otuz yıl sonrasına kadar herhangi bir gün kendinize veya başkasına ulaşmak üzere mektup yazın. Hani PTT yapmıştı bir mektup kampanyası, onun daha teknolojik hali yani.
hemen gelecek yılki doğum günümde bana ulaşsın diye kısacık bir mektup yazdım kendime, bir yıl içinde değişmesini (olumlu yönde) umduğum şeyleri -bir bakıma hedeflerimi- yazıp yolladım, böylelikle seneye şaşırıp kalmak veyahut da keyiflenmek için bir neden buldum kendime doğum günümde.
ayrıca canım şimdi yüzlerce mektup daha yollamak istiyor geleceğe... arkadaşlarıma, kızıma mektuplar...
bayıldım....
Pazartesi, Mayıs 08, 2006
Cuma, Mayıs 05, 2006
i'm not a person in the morning!!!
Yasemin'i okuyordum, "uyku" sorularına yanıt veriyordu, "ay tam benim konum" dedim, bir de baktım yazının sonuna, "ece sobe" diyor Yasemin, sanki içimden bir his biliyordu bana da bu soruların ulaşacağını ya da Yasemin biliyordu benim böyle uyku sorunlu bir adam olduğumu... bana uyku yetmez, ben uykuya aşığım... hayatımın en önemli detaylarından biridir uyku benim için...
dün gece on iki saat uyuduğumu söyleyerek soruları yanıtlayayım bari...
yatar yatmaz uyuyabilen, nazar değdirilesi sinir insanlardan mısınız?
dün gece mesela evet... kızımı yatağa götürdüm, saat 21.30'du. güya on'da cnbc-e'deki filmi izleyecektim ama olmadı, kocam on dakika sonra gelmiş, bir bardak şarap sağ olsun, beni yatağa çivilemiş...
haftasonları erkenden hortlayan gıcık olunası insanlardan mısınız?
bana kalsa hafta içi ve sonu onbire kadar falan uyurum ama olmuyor işte, çoluk çocuk meseleleri...
başka yerde yattığınızda yerinizi yadırgar mısınız?
yerine göre değişir ama çabuk adapte olurum ama insanın kendi yastığı, kendi yorganı gibisi de yoktur yani...
uykunuzun gelmesi için ne gibi yöntemleriniz vardır?
ben de Yasemin gibi uykum gelmesin isterim, gelmesin de kitap okuyayım, yazı yazayım, film izleyeyim, çiçekler çizeyim dolaplara, polimer killeri yoğurayım falan ama gelir... ayrıca geç yatarsam hep vicdan azabı duyarım, eyvah iki saat az uyuyacağım, yandım derim mesela...
hangi sebep sizi sabahın köründe uyandırabilir?
tatile gidiyor olmak, uçağa yetişmek zorunda kalmak :) ay bir de bayıldım, ben de yasemin'in dediği gibi hem "i'm not a morning person" hem de "i'm not a person in the morning"im, o kesin...
horlar mısınız, sayıklar mısınız, uyurgezer misiniz?
hayır.
uyanıp birşeyler yediğiniz olur mu?
bir kere mutlaka kalkıp nutella, gofret veya çikolata yerim...
kaç kere çişe kalkarsınız?
çoookkk
hiç yatağa işediniz mi?
hayır.
gürültüde uyuyabilir misiniz?
bazen uyurum. çocukken daha da çok uyurdum...
şu an, nerede ve nasıl uyumak isterdiniz?
yatağım olabilir, ay gidip yatsam mı? ama şey de olabilir, okyanus sesini duyabileceğim, kokusunu hissedebileceğim bir yerde, bir otel odasında, bilmediğim dilde bir tv izlerken, mesela bir cips atıştırıp şarap içerken ardından uykum geldiğinde o ninni ile uyumakda isterim.
ben de efendim; bu uyku konusunda vintage biscuit'e sobe diyorum, hadi bakalım...
Perşembe, Mayıs 04, 2006
doğru söze ne denir?
binnur; anneliğin nasıl bir şey olduğunu anlatırken öyle bir söz söylemiş ki aslında her şeyi özetliyor, anne olmak tam da böyle bir şey....
"şu an başka şeyler yapıyor olabilirdim. ama dans etmekteyim..."
bayıldım.
Çarşamba, Mayıs 03, 2006
sesli kitap
http://www.seslikitapgonulluleri.com "engeller kaldırılabilir" diyor. "Tek amacımız görme özürlülere kitap seslendirmek ve kendilerine ulaşmasına çaba sarf etmektir.Bu grubun ürettiği sesli kitaplar Beyazıt Devlet Kütüphanesi Görme Özürlüler Bölümü'ne devredilmektedir."
Aslında güzel bir oluşum, detayları sitede bulmanız mümkün. Görme engellilerin dünyalarını aydınlatmak için yapmanız gereken tek şey bir kitap seçip okumak.
Aslında bu konudan daha önce bahsedecektim ama demek sırası bugüneymiş. Bugün Binnur'dan bir mail aldım, kitabımı o okuyormuş, onur duydum tabii ama kitapları okunan yazarları en azından bir haberdar etmeleri gerektiğini düşünmüştüm geçenlerde, onu yazdım Binnur'a, ve tabii kitabımı bir annenin okumasından ayrıca mutluluk duydum.
Siz de bu oluşuma katılmak isterseniz web adresi yukarıda...
Aslında güzel bir oluşum, detayları sitede bulmanız mümkün. Görme engellilerin dünyalarını aydınlatmak için yapmanız gereken tek şey bir kitap seçip okumak.
Aslında bu konudan daha önce bahsedecektim ama demek sırası bugüneymiş. Bugün Binnur'dan bir mail aldım, kitabımı o okuyormuş, onur duydum tabii ama kitapları okunan yazarları en azından bir haberdar etmeleri gerektiğini düşünmüştüm geçenlerde, onu yazdım Binnur'a, ve tabii kitabımı bir annenin okumasından ayrıca mutluluk duydum.
Siz de bu oluşuma katılmak isterseniz web adresi yukarıda...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)