Perşembe, Kasım 13, 2008

çaydanlık gitti

a. "tozunu attıralım" yazısına tozu attıralım hakikaten diyerek yazan arkadaşlar, hadi attıralım valla. turkuaz deniz'in aklında bir fikir varmış, ben hemen ona gidiyorum, haber veririm...

b. bu aralar biyonikkedi'nin yazdığıu bütün entryleri okumakla meşgulüm. geriye dönüp dönüp kah gülerek kah kahkahayı koyuvererek okumaktayım. kendisi bloglar aleminde bir tane...

c. ali muhiddin hacı bekir badem ezmeleri de bir tane valla. ne zaman beyoğlu'na gitsem bir miktar kapıyorum. zira kilosu otuz küsur lira ama felaket lezzetli.


d. oyun çocuğu nasıl okul çocuğuna dönüştürülür? okul bilinci nasıl verilir? anlatmak çare olmayınca neler yapılır, birinci sınıfı atlatmış sizlerden tecrübelerinizi istiyorum. özellikle çocuklaçocuk'tan fikir istiyorum. gerçi geriye dönerek onların da birinci sınıf maceralarını okudum, zorlandıklarını, ikiye geçince her şeyin kolaylaştığını öğrendim ama haikkaten gündemim bu. helppppppppppppp!!!!!!!

e. sevdiğimiz bir müziği dinlemek damarlarımızı genişletiyor, kötü müzik daraltıyormuş. herkes müzik başına!

f. hayat zor, di mi? bana yine zor geliyor, bakmayın neşeli neşeli yazdığıma...

g. ayda ile maceralarımı merak eden, "ben de öyle arkadaş istiyorum" diyenlere de dünkü maceramızı çiziktirip gideyim. macera dediğim ayda'nın doğum gününde ne giyeceği sorunsalı. telefon açarak "büyük bir sorunum var ece" dedi önce. "noooldu?" diye bir çığlık attım, korktum resmen. doğum günümde ne giyeceğimi bilemiyorum" dedi maymun. hanımefendinin bu cumartesi akşamı doğum gününü kutlayacağız da. "iyi" dedim, "alırız bir şeyler". "hah" dedi, "pahalı olmasın ama çok şık olsun. aynı zamanda grunge bir şeyler olsun ama dökülmesin. rengi iddialı olsun ve orası burası açılmasın, zıplamay müsait olsun ve de doğum günü sahibi benim diye bağırsın..."

e gittik korupark'a. yüzlerce mağaza. ayda'nın ayağında bilmem kaç pont topuklu bir ayakkabı, ben de ise durumu bildiğimden botlar. ayda'nın kendi durumunu bilmemesi tuhaf tabii. neyse, girmediğimizi mağaza kalmadı. bana da şu retro desenlerden, bayan adelayt'ın giyebileceği türde dik yaka ve koca düğmeli bütün o giysilerden gına geldi. en sonunda vakkorama'da ancak beğenebildik bir şeyi, e o da cidden pahalı bir şey tabii. almadık, alsak mı da kaldık. bu arada, "nasıl bu arabayı kullanabiliyorsun, kesin bagajda fareler vardır" diyen ayda'nın ısrarı üzerine arabayı da yıkatmaya vermiştik. nihayetinde temiz arabaya binerek olay mahalinden yaklaşık üç saat sonra uzaklaştık.

hızımızı alamamış olacağız ki birkaç butiğe uğradık. ben bu kadar mağazaya girip çıkmama rağmen günü şunlarla kapattım; bir oje, bir fondöten (ayda ısrar etti, pudra gibiymiş, bütün gün duruyormuş, şeftali gibi yapıyormuş suratı, asla parlamıyormuşsun. ki ayda'ya bakınca ürününü hakikaten öyle olduğu anlaşılıyor, aldım tabii), bir kolye (kolye hastalığına yakalandım).

gün öyle bitti. yorgunum. ve bu pos'u yazarken çaydanlık yandı. resmen altı kıpkırmızı alev olarak görünüyor. yılların çaydanlığı gitti. tuhaf günler... çok tuhaf...

14 yorum:

Adsız dedi ki...

Ece birinci sınıfın ne felaket bir yıl olduğunu hatırlıyorum da:(
Ya bence çok üzerine gitme. Ada geçen sene ortalama bir çocuktu. Bir ödevin bitirilmesi saatler sürüyordu, en son ağlama noktasına geliyordum ve her seferinde bağrış çığrış içinde son noktayı koyabiliyordu. hatta diyebilirim ki işimi bırakıp eve dönme kararımda birinci etken onun okula ve çalışmaya bir türlü ayak uyduramamsı oldu. Şimdi bakıyorum da daha hevesli, daha bilinçli. Düşünsene en az 3 yıl oyun üzerine kurulu bir okul hayatından geliyorlar ve okullar gerçekten çocukları çok zorluyorlar. bence haklılar ama tüm birinci sınıf annelerine de sabırlar diliyorummmmm...

İLKAY dedi ki...

Ahh ahh eskiden kadınlar komşularıyla kapıda konuşurken yemeğin altını yakarlardı veya yeni evliler anneleriyle sohbet ederken çaydanlığın dibini yakıp düşürürlerdi. Devir değişti şimdi herşeyin şu postları yazarken altı yanıyor, dibi tutuyor. Bende öyle, zaman ne zaman geçiyor anlamıyorum:)

Özgür Turan dedi ki...

ay düşündükçe şimdiden afaganlar basıyor bana bu birinci sınıf olayından. 30 küsur yıllık öğretmen olan annem bu yıl birinci sınıf okutuyor ve ilginç gözlemleri var. ben de yazmayı düşünüyordum bunları hemen toparlayıp yazacağım birkaç güne. Ama üstüne gitmemekte fayda olduğunu söylüyor.
Çaydanlığa patladım gülmekten.Ama o birşey değil geçen gün tel.de konuşurken antrikotları kömür hale getirdim.

ece arar dedi ki...

okulların zorlaması meselesine takığım zehra... noolacak bilmiyorum. ilkay, tespit doğru, artık sanal alem yüzünden yanıyor bir şeyler. özgür, noolur hemen yaz.

ÇAğ dedi ki...

Ece
1-acil, o fondötenin markası ne,suratım felaket oldu.Bir de doğum yapan kadın güzelliğine güzellik katar diyorlardı, pehh yalanmış
2-Çayın altını yakma,arçelik çay keyfi al,suyu bitince kendini kapatıyo
Öptüm

Primarima dedi ki...

Ben bilirim çaydanlık yanığı ve onun pis kokusunu 3 çaydanlık öyle heba oldu:)Ve mümkünse fondötenin markasını alalım Ece hanım noluuur :)

İLKAY dedi ki...

evet evet fondoten ismi:) bende şeftali olmak istiyorum:)))) bu ne demek şimdi yahu:)))

ÇAğ dedi ki...

Bu arada o istediğiniz çoktan seçmeli kıyafet Mango'da ya da Zara'da olur sadece...

ece arar dedi ki...

mango ve zara'ya bakıldı:) orası da pek bayan adelayt. doğum yapınca cilt gerginleşiyor ama pek bir şapşal ve pespaye oluyor insan valla. ayrıca fondöten max factor'un en yeni ürünü. hemen burun kıvırmayalım, aaa max factor mü diye. ben de daha önce max kullanmıştı ama bir mucize yaratmamıştı, bu ama cidden şahane. pudra gibi ama böyle yüzü film gibi kaplayan cinsten değil. iyi de tam olarak adı nedir diyenlere! hımm öhüm, şey, evde değilim. bakamıyorum:))

Turkuaz Deniz dedi ki...

Uzun bir mail yazacagim ve fakat dun sana yorum yazarken; camasir makinesine deterjani yumusaticiyi doldurup, icine camasirlari atmadan calistirmisim:) Ustten doldurulan turden buradakiler. Biyonikkedi, evet! Seviyorum kendisini!

Ersin dedi ki...

ben gene de Bebek badem ezmesini tavsiye edeceğim biraz daha pahallı ama dayanılmaz en iyisi gelirken getirelim sana

Tijen dedi ki...

Ah bu kızlar! Ece'ciğim onlarsız bir hayat düşünemiyorum ben. Bu kadar tatlı olmak zorundalar mı bilmiyorum.

gülçin dedi ki...

ececim, şu mineralli pudralı fondötenlerden olmasın?

Cocukla Cocuk dedi ki...

Ece'cim gecikmeli oldu ama d şıkkı ile ilgili bir yazı yazdık işte burda http://www.cocuklacocuk.com/index.php/1-sinifta-olmanin-dayanilmaz-agirligi/
sevgiyle kal