Cumartesi, Nisan 29, 2006

kediler


bunları bir siteden buldum; ne yapacağız bu kedilerle? çıktılarını alacak, renkli kalemlerle boyayacak, arkalarına dik dursun diye sert bir şeyler yapıştıracak ve çocuklarımızla "kedicilik" oynayacağız.

Perşembe, Nisan 27, 2006

the outsiders


coppola'nın 1983 yapımı filmi the outsiders benim için sinemanın büyüsünün başladığı andı. ilk etkilendiğim ve videoyu geri sararak defalarca izlediğim, sonunda ağlayıp durduğum ilk filmdi. carmine coppola'nın müziği ve stevie wonder'ın sözleri ve şarkıya verdiği ruh da "stay gold"u vazgeçilmezlerim arasına sokuvermişti. filmi geçen gün bir daha izledim, aradan yirmi sene geçse de beğendim. ralph macchio'yu düşündüm sonra, neredeydi, ne yapıyordu, karate kid yılları ve outsiders'dan sonra büyümüş müydü bari, yoksa hala o çocuksu yüze mi sahipti? internette hemen arayıp yandaki fotografı buldum, şaşırdım. hani eski bir ilkokul arkadaşınıza rastlarsınız ya, o türden bir şaşkınlıktı yaşadığım. sahiden büyümüştü, koca adam olmuştu...
unutmayayım, arada bir bakayım diyerek aldım fotografı buraya.
tabii kimler var filmde bir anımsamak da lazım, matt dillon, thomas howell, patrick swayze, rob lowe, diane lane, tom waits, tom cruise, emilio estevez...

Çarşamba, Nisan 26, 2006


photoshop var ama kullanmayı bilene. isterdim şöyle bir artistik şeyler yapabilmeyi ama nerede... elvin uyuyor şimdi, saat dört, bu demektir ki gece yine duracell ayıcıkları gibi olacak, eskiden ne iyiydi. hem gündüz uyurdu, hem de gece 21.30 dedin mi yatardı kurulu saat gibi. büyüdü, işler değişti. dörde bir ay kaldı, o da bekliyor heyecanla doğum gününü. o gün için aklımda hiçbir şey yok. güzel bir pasta belki, o da marzipandan hayvancıkları yemeyi sevdiğinden, pastasına dokunmuyor bile. en iyisi sadece marzipandan bir şeyler yaptırmak, buralarda bu hamurdan satan pastane bulsam belki kendim alır, denerdim ve fakat yok bildiğim kadarıyla.
bursa şehrinde yemek kursu bile yok, marzipan mı olsun...

akşam


Salıdan itibaren Akşam'dayım. Salı ve perşembe günleri Pencere ekinde, pazarları Brunch dergisinde. İlk yazımı yolladım bile. Yeni bir dönem başlıyor benim için, heyecanlıyım.

Cuma, Nisan 21, 2006

bu da ikincisi


şurada var, dharma'da. iyi okumalar. bu arada şunu belirtmeliyim, kitaplar piyasaya çıkmadan önce, bin aksilik olur okura yansımayan. bunlardan biri de benim için bu kitapta, fotoğraftaki elvin'i çeken sevgili derya'nın adının kitap içinde yer al(a)mamasıydı. benim bayıldığım bir fotoğraf bu, çok da sevdiğim bir kapak... iki kitap da birer baskı yaptığından, öyle her yerde bulmak mümkün değil. ilkinin korsanı bile çıkmıştı, dediğim gibi almak isteyenler için son birkaç tane bu adreslerde.

ilk kitap


şuradan veya tabii başka yerden benim ilk kitabı indirmek mümkün. yok, kitap isterim diyenlere http://www.e-hamile.com önerebilirim.

23 Nisan


bu güzel bayram kutlu olsun, bayrak neredeyse bulunmalı, asılmalı. yarın istanbul, özgür'lere. pazar günü güzel bir çocuk etkinliği. özgür'ün kızı zeynep..

ne az görebildim onu, özgür de bizimkini gördüğünde yedi aylıktı. insan nasıl zaman yaratamıyor en sevdiklerine, hayret bir şey...

luv



On yıl olmuş, şu fotografın içindeki hayata gideli, oradaki kız ben miyim, hani elinde kitaplarla oradan oraya sürüklenen, kütüphanenin bodrumunda eski gazete arşivlerini tarayan, her gün eve eli kolu bilgi tuğlalarıyla dolu dönen, sonra hep aynı bardakta bir earl grey tea içen, çikolata kaplı bisküviler yiyerek ders çalışan, sonra hep okula giden, hep şuralarda yalnız başına dolaşan kız ben miy(d)im?

Her Gece


Her gece yatarken şöyle diyaloglarımız var;
"Babacığım, pencereleri kapadın mı?"
"Kapadım kızım."
"Balkon kapısını gilitledin mi?"
"Kilitledim kızım."
"Kapıyı gilitledin mi?"
"Kilitledim kızım."
"Peki o zaman, iyi geceler."

Perşembe, Nisan 20, 2006

budur


Bunu buldum nette; "antikalar" satan bir yerde hem de. Bu kadar da genç hali değil bendeki ama, adamın rozetleri antika olduysa, benim de bundan bir anlam çıkarmam gerekmez mi?

rod fan

Bezden bir Bart Simpson var bende; yüz yıldır falan beraberiz. Şimdilerde küçük tuvalette duruyor; üzerinde çocukluğumdan kalma rozetler, iğneler. Geçen gün gözüm takıldı; bir de baktım, bir Rod Stewart. Aman Tanrım! Adam acayip genç, kırklarında falan. Ben bu rozeti on iki yaşımdayken Oxford'dan almıştım. Aradan 23 koca yıl geçmiş. Bana ilginç gelen şey şu oldu aslında; ben hala bir Rod Stewart fan'ıyım. Oradan da şu noktaya atlayıverdim, demek ki zevklerimiz daha çocukken oluşuyor. Eh, bunu bilmeyen var mı diyeceksiniz? Tabii de, yani üzerine ne inşa ederseniz edin, mesela müzik için konuşursak üzerine son yirmi yılda yüz bin şarkı, bin şarkıcı da dinlemiş olsanız ilki baki. Yani o tuğla öyle sağlam bir şekilde yerleştirilmiş ki zamanında, geri dönüş yok. Rod Stewart'ı hala çok severim, hala rock ve pop-rock dinlerim.

Bu noktadan şuna da geldim tabii, çocuklarımızın "üstün" zevkleri olsun istiyorsak, onları bunlarla erkenden tanıştırmalıyız, böylelikle sonradan kendi tercihlerini yapacaklardır. Ve umarım büyüdüklerinde "of of kömür gibi yanıyorum" demeyeceklerdir....

Pazartesi, Nisan 17, 2006

babelfish

Böyle şahane bir şey görmedim; belki de dünyada bunu gören son kişi benim ama olsun. altavista'nın bir programı bu. verdiğiniz metinleri dilediğiniz dile çeviriyor. Kendi kendine kitaplardan İspanyolca öğrenmeye çalışan biri olarak hazine bulmuşçasına sevindim bu programı görünce. hemen bir iki kelam edip çevirdim ve sık kullanılanlara ekledim. isterseniz koca bir web sitesini bile çeviriyor, sadece linki yazmanız yeterli.
Intento aprender español de me. Pero realmente tengo gusto de este programa.

Pazar, Nisan 16, 2006

her sözcük bir hazine


neyse ki fazla yazmamıştım; ama maalesef "yeni başlayanlar için polimer kil" yazım silindi. beceriksizlik işte. yazı da beceriksizlikle ilgiliydi; meltem'in sitesini önermiştim. en açık, anlaşılır ve zarif site onunkisi. bir de kendi yapamamazlığımı anlatmıştım. silindi gitti. bugün ice age 2 filmine gittik; son zamanlarda izlediğim en iyi filmlerden biriydi.

gitmeden, "vahşi doğa"mı yoksa "buz devri" mi diye sorduk elvin'e... "buz devri" dedi.

"vahşi doğa"yı pek anlamlandıramadı, doğal olarak bir "vahşi" açıklaması yaptık. bak kızım, hani kediler var, evde besliyoruz, bir de başka kediler var, onlar ormanda yaşıyorlar, özgür olmak istiyorlar... diye başladık anlatmaya... sonra düşündüm de "doğa" sözcüğü de günlük dilimizde pek yok. sabah uyanıp da "ne şahane bir doğa" demiyoruz, pencerelerimizi açıp çiçek kokularıyla falan dolup taş(a)mıyoruz, betonlar arasında yaşayınca da "doğa" sözcüğü uzak.

filmden çıkınca, tabii "mamut" sözcüğü de eklendi bizimkinin hazine kutusuna. her sözcük bir hazine... sinema ne kalabalıktı ama; çocuğunu kapan gelmiş gibi bir durum vardı; bütün çocuklar filmde eğlendi gibi, hepsi her zamanki gibi sesli sesli duygularını dile getirdiler. uyuyanlar da vardı, çişi gelip de çıkanlar da. velhasıl film şahaneydi, bir kere daha bilerek yazıyorum. ilkini izlemediğime de hayıflandım, hemen bulmak lazım.