Pazartesi, Ocak 19, 2009

eski bir yazı... şu an için pek uygun

 
Posted by Picasa


Ah yazamıyorum. Neler neler yaptım bugün yazmamak ya da yazabilmek için (ikisi de aynı kapıya çıkıyor)... Fesleğenler kokladım, saksıları boyadım, bilmediğim bir tatlıyı yaptım, odalara gittim geldim, giysilerimi katlayıp yerleştirdim. Bir kahve içtim sonra, derin derin düşündüm, ne yazacağımı bulmaya çalıştım.
Sevdiğim müzikleri dinledim sonra, esin perileri gelsin diye onca saat oturdum yerimde. Telefon çalsın da kalkayım istedim ekran başından. Nitekim terliklerime baka baka, sonra dışarıdaki güneşi özleyerek kalakaldım yine. Neden içeride olduğumu bilmeyerek, dışarı çıkabilme lüksüm olduğundan emin olarak ama yine de oturarak kaldım. msn’de arkadaşlarıma ikonlar yolladım, defalarca postalarımı kontrol ettim. Dışarıda, çim biçen adama baktım, sonra kalkıp televizyonu açtım. Gündüz vakti, başka birilerinin televizyonu gibiymiş geliyor bana bu meret, bana yayın yapmıyor da, yanlışlıkla başkasının yayını bana (b)ulaşmış gibi, baktım umutsuzca, çok sıkılarak, yüzümü ekşiterek...

Kapattım tabii sonra. Yazı yazmalı. Yazmalı evet, evden de çıkılabilir, insan kendini pekala bir banka atıp kitap okuyabilir, olmuyor ama, olmadı yani. Durdum öyle. Cezalı gibi. Evimdeki eşyaları ilk kez görüyormuşçasına baktım bir ara, bir ara “hayata” baktım. Yani şu dakikaya, tam şu an’a. Olabiliyorsa, yapabildiysem yani, dışarıdan baktım önce eve, sonra kendime. “Bugün nasılsız bakalım” dedim, “afiyetteyizdir inşallah”. Sonra dedim ki yazı yazamayan kendime, yahu yazamamak hali senin yılda en az bir kere yoklar, illa da yazarsın yazamamayı, bari getir yan yana şu on “yazamama” yazısını (var mıdır o kadar?) bir kolaj yap, en iyilerden bir demet....

“Yazı yazamamayı anlatmanın da bir adabı olmalı ki Robert Pinget’in Yazamamak diye kısacık bir kitabı var, onu mu okumalı bir ara yeniden, ne diyordu o sahi?” diyerek kıvrandım bir ara... Yazamadım tabii, kalkıp kitabı da bulamadım, zira karmakarışık bir kitaplık benimkisi. Bana faydadan çok zararı olan bir organizma gibi hatta. Bir kitabı çekersen diğer hepsi üzerine yığılıverecekmiş gibi bir sıkıntı hali, hepsi üzerime düşecekse ne yapayım onca kitabı ben?

Enis Batur’un nefis bir yazısını kestim geçen gün “Okumak, Sıraya Koymak” başlıklı. “(Okurun) Okumak istediği kitaplar, okuyabileceklerinden kat be kat fazladır. Okur, sonuçta yetişemeyen, yaşı ilerlerken yetişemeyeceğini öğrenen, bu gerçeği kendine zulüm aracı haline getirmekten her vakit kurtulamayan kişidir." diyor Batur. Ah evet, sıralamaya koymak da yeterli değil Batur’un yazıda dediği gibi. Doğru bir sıralama çünkü, görece bir kavram, nasıl da değişken... Dolayısıyla, tesadüflerin yol gösterdiği bir okuma biçimi geliştirdim ben, tıpkı bir kitapçıya gitmiş gibi uğruyorum kitaplarla dolu odaya. Şöyle, elim belimde bakıyorum hepsine, derken çekiyorum birini raftan. Kitabın arkasına göz atıyorum, “hımm, okuyayım bari” diyorum. Para vermeyecek olmanın dayanılmaz rahatlığıyla çıkıyorum odadan. Öyle yani durum. Sıra yazmaya gelince, evet kitaplar hakkında yazabiliyorum... Ama işte okur, belli ki bugün hiçbir şey hakkında yazamıyorum...

10 yorum:

Adsız dedi ki...

ne tuhaf yazamamak ile ilgili yazmışsınız ama çok güzel bir yazı olmuş bu. ironik. yazamamayı diğer eylemlerinizle çok iyi ifade etmişsiniz. edebi bir tat da var. hem okunabilir, hem düşündürücü, hem hüzünlü, hem umutlu, hem sahici, hem doğal. kısacık yazı pek çok şey barındırıyor. alabildiğine özgürsünüz de. isterseniz kendinize kahve yapar, isterseniz dışarı çıkar dolaşır, isterseniz yatıp uyur, isterseniz de kitap okursunuz ya da hiçbir şey yapmadan oturursunuz. merak etmeyin esin perisi yetenekli ve sezgileri güçlü kişileri kısa sürede ziyaret eder. hem sizi etmiş bile:)

ece arar dedi ki...

bu yorum günümü aydınlattı, gerçekten! çok ama çok teşekkürler. zannedersem yazan insanın zaman zaman okunduğunu bilmeye ihtiyacı oluyor.

serpil dedi ki...

Ece her zaman okuyorum yazılarını,hepsi ayrı güzel. Brunch yazılarını da okurdum hep. Sevgiler.

mermaid dedi ki...

yazamadığınızda sonuç buysa sevgili yazar, siz hep yazamayın:)

defneyleyasamak dedi ki...

ece hakkaten ara ara bunun gibi YAZAMA olur mu?

Gülben dedi ki...

çok güzel yazdığın için, ara ara kendini beğenmekte zorlanıyorsun; olay bundan ibaret!

Turkuaz Deniz dedi ki...

keske senin gibi yazamasa birileri de... hani diyorum, kompozisyon "yazarlar" i diyorum...

7.oda dedi ki...

son paragrafa aynen katılıyorum :)

ece arar dedi ki...

:)) ne güzel ama ben yine de yazamıyorum... belki yarın!

Cocukla Cocuk dedi ki...

sevgili Ece sen böyle "yazamayacaksan" eğer yazamasan da olur:)) biz sıkı takipteyiz seni sevgiyle kal